
Olivier Rousteing Buralarda Kalıcı
Alice Cavanagh
Fotoğraflar Christopher Anderson
Paris’te tipik gri bir kış günü. İnatla çiseleyen yağmur, şehrin en şık sakinlerini dahi darmadağın ediyor. Fakat Fransız moda tasarımcısı Olivier
Rousteing, Balmain genel merkezine kusursuz bir şekilde giriş yapıyor. Tamamen siyahlar içinde; kapüşonlu sweatshirt üzerine giydiği blazer’ı,
oversize güneş gözlüğü ile, fotoğraf çekimine her daim hazır olan bir yıldız gibi parlıyor. Sabah 10:00’da bile.
2011’de Balmain’de kreatif direktörlük görevine başlayan Rousteing, o zamandan beri markanın yüzü konumunda. Instagram’da 7.4 milyon takipçiye sahip olan tasarımcı, modern çağın dijital dünyasını şekillendiren popüler isimlerden; ulaşılabilir ve göz alıcı. 25 yaşında, Paris’in en genç kreatif direktörü olan (Christian Dior tasarımcısı Yves Saint Laurent’den bu yana) tasarımcı, aynı zamanda lüks modaevinde yönetim pozisyonunda
olan ilk siyahi isimlerden.
Genel kuralların ve beklentilerin zıt yönünde ilerlemeyi seven Rousteing, lüks bir marka olmanın ne anlama geldiğini yeniden ve belki de yaşayan tüm diğer tasarımcılardan daha etkili tanımladı. Herkesten önce sosyal medya ve influencer’ları kucakladı, aynı dönem rakipleri tarafından kötü bir zevke sahip olduğu yönünde eleştirildi. Onun Balmain kadını vizyonu çoğu zaman kapsayıcı, bazen de ayrıştırıcıydı ama her daim öngörülüydü: 2013’teki ilk kampanyasında Rihanna yer aldı, ardından Kim Kardashian ve Kanye West gibi isimler geldi.
Markanın ulaşılabilirliğini erkek giyim koleksiyonu ile genişleten tasarımcı, couture koleksiyonunu da yeniden sundu. Netflix dizilerinden Barbie işbirliklerine uzanan projelere imza atarak, müzik festivalleri gibi bilindik moda-popüler kültür ortaklıklarının ötesine geçti.
Rousteing, Starbucks kahvesinden bir yudum aldıktan sonra, “Hiçbir zaman asi veya yıkıcı olmaya çalışmadım” diyor, L şeklindeki mermer masasının ardındaki sandalyede dönerek. “Sosyal medya lüks sayılır mı? Şık mı? Zarif mi? Gençken bu soruları kendinize sormuyorsunuz. Genç yaşlarda sistemi çok da umursamıyor, daha ziyade kendi sisteminizi oluşturmak istiyorsunuz.”
Geçtiğimiz Eylül’de tasarımcı, modaevindeki 10. yılını kutladı ve modanın değişken yapısında, bir kreatif direktör olarak kendini kanıtladı. Sen Nehri’nde bulunan Île Seguin Adası’ndaki La Seine Musicale’de gerçekleşen İlkbahar/Yaz 2022 defilesine altı bin misafir katıldı. Beyoncé’nin etkileyici bir performans sergilediği şovun ikinci yarısını Naomi Campbell açarken, Fransa’nın eski First Lady’si Carla Bruni ile kapanış gerçekleşti. Doja Cat ve Franz Ferdinand’ın sahne aldığı Balmain Festival’e iki gün boyunca bileti olan herkes katılabildi. Az bir ücretle satılan biletlerden elde edilen gelir ise AIDS ve Covid-19 pandemisi ile mücadele eden vakıflara bağışlandı.
Soldan sağa: Kim Kardashian, Paris, 2014; Rihanna, Balmain Sonbahar 2014 defilesinde; Jane Fonda, Grammy Ödülleri, 2015; Jennifer Lopez Met Gala’da, 2018; Beyoncé, Coachella Valley Music & Arts Festival’inde sahnede, 2018
Hem etkinlik hem de koleksiyon, son dönemde hepimizin karmaşık bir ruh haliyle yaşadığı özgürlük hissini neşeyle yayan, eğlenceli ve pozitif bir yapıdaydı. Defileden bir hafta sonra Rousteing, Instagram hesabında bir fotoğraf paylaştı; bu kare aslında tam bir yıl önce çekilmişti. Alıştığımız türden, kusursuz bir selfie olmayan bu fotoğrafta tasarımcının yüzü bandajlarla sarılıydı. Habere göre, yeni taşındığı evde bir patlama olmuş ve tasarımcı itfaiye tarafından kurtarılmıştı. Ertesi sabah Rousteing yüzünde, kollarında ve göğsünde ikinci derece yanıklarla hastanede uyandı.
İyileşmesi ve izlerin geçmesi aylar sürdü ancak Rousteing, yüksek yaka kazaklar, hoodie’ler, parmaklarına taktığı gümüş yüzüklerle her şeyi gizleyerek sezon hazırlıklarını sürdürdü.
“İçten içe dağılırken, her selfie’de gülümsemeye çalışmak… O yılki performansım sınırları zorladı” diyor. “Sosyal medyanın gerçeği yansıtmadığını anladım. Olmak istediğiniz gibi görünebilir ya da ne isterseniz onu gösterebilirsiniz.” Tüm olanlara rağmen, bu ıstıraplı dönemden çıkış yolunu bulan Rousteing, ironik bir şekilde İlkbahar/Yaz 2022 defilesinin finalini bandaj elbiselerle yaptı.
2009 yılında Roberto Cavalli’den Balmain’e transfer olan Rousteing, o dönem markanın kreatif direktörü olan Christophe Decarnin ile çalışmıştı. Decarnin, 1945’te Pierre Balmain tarafından kurulan orijinal markanın mirasını kendi vizyonuyla güncelleyerek modaevini iflasın eşiğinden döndürdü. Onun gösterişli tasarımları, Parizyenler için üniforma değerindeydi. Son derece yüksek fiyatlı dar kesim jean’ler raflara konulduğu an kapışılıyor, geniş omuzlu militer ceketler ve teni saran mini elbiseler için uzun bekleme listeleri oluşuyordu.
2011 yılında koltuğu Decarnin’den devralan 25 yaşındaki Rousteing, ismi bilinmeyen bir tasarımcı olarak, “çok çoktur” zihniyetiyle 80’ler, 90’lar ve 2000’lerin başından ilham alan tasarımlar yarattı. İlk gençlik yıllarında hayran olduğu süpermodeller, MTV döneminin sinematik kareleri ve Michael Jackson, onun seksilik tanımını şekillendirmişti. Referans aldığı, teni açığa çıkaran gösterişli parçaları ve sokak giyimine dair unsurları detaylı el
işçiliğiyle harmanladı. Süslemeler, korseler, karışık metal dokular ve kapitone deriler tasarımlarını birer sanat eserine dönüştürdü.
Soldan sağa: Sonbahar 2012, Sonbahar 2013, İlkbahar 2015, İlkbahar 2018, İlkbahar 2022, İlkbahar 2022
Phoebe Philo’nun “ağırbaşlı zarafet” mottosuyla Céline’e ve modaya egemen olduğu bir dönemde, Rousteing’in minimalizmi hafife alan, popüler kültüre duyduğu hayranlığı öne çıkaran tarzı şüpheci yaklaşımları da beraberinde getirdi. Öyle ki, 2016’da New York Times’da yayınlanan bir makalede, tasarımlarının “sonradan kazanılmış”, zorlama bir zevk anlayışının ürünü olduğu yazıyordu. Rousteing’in sosyal medyadaki duruşu da dikkat çekiciydi. Tasarımcı, ilk günden itibaren kendini açıkça ortaya koyan, samimi bir tutum sergiledi. Günümüzde Instagram’ı kullanmayan marka kalmasa da, bir dönem lüks moda için temkinli ve mesafeli olmak büyük önem taşıyordu. 2007’den bu yana Balmain pazarlama departmanının başında olan Txampi Diz, “Olivier’ın ‘Instagram tasarımcısı’ olarak konumlandırılması, ilk başlarda ciddi bir tasarımcı olarak görülmesini zorlaştırdı”
diyor. Rousteing, göreve başladığı an hissettiklerini, “Oldukça garipti” sözleriyle açıklıyor. “Çok gençtim ve bazı durumlarda yaşım ofiste hayal kırıklığı yaratabiliyordu. Korkuyordum. Bilinir bir isim değildim ve o dönem çevrede sadece ünlü tasarımcılar vardı. Bu nedenle, yapacağım şeyin ya kötü bir başlangıç ya da bir devrim olacağını hissediyordum.”
Eleştirileri susturan ilk şey sayılar oldu; Instagram takipçi sayısının yanı sıra markanın cirosu da on sene içinde yedi kat arttı. Rousteing’in ticari yeteneği ve modern vizyonu modaevine büyük bir getiri sağladı. Yeni moda kategorileriyle genişleme fikrine ek olarak, çeşitlilik sunan Wonderlabs ile marka, eğlence, kapsayıcılık ve yenilikçilik anlamında etkileyici adımlar attı. Ocak ayında tasarımcı, NFT’ler ile metaverse dünyasına da girdi. “Olivier, pazarın daha fazla geleneksel modaevine ihtiyaç duymadığını anlamıştı” diyor Diz, “Bu sayede markayı tazeleyip globalleştirdi.”
Tüm bunları başarmanın büyük çaba gerektirdiği kesin ancak Rousteing her zaman ve her koşulda mücadeleye hazır olduğunu söylüyor. “Bazı insanlar gelenekler içinde sıkışmışlardır, onları biraz silkelemeniz gerekir.” Şu ana kadar en gurur duyduğu başarılarından biri de Balmain’deki en kapsayıcı bakış açısının ona ait olması. Farklı ve cesur karakterleri kucaklayan, Balmain Army olarak adlandırılan bir konsept oluşturan Rousteing’in defileleri, kampanyaları ve ön sıra seyircileri, Paris’in zengin kitlesinden ziyade çok kültürlü bir dünyayı temsil ediyor. “Kalıpları zorlamayı
sürdürüyorum” diyor tasarımcı. “Bugün geldiğimiz noktanın Balmain’den daha büyük bir şeyin parçası olduğunu düşünüyorum ve Paris modasının uyanarak, ayrıcalıklı olanları yücelten ayrımcı tutumunu azaltmaya başlamasını diliyorum.”
Rousteing ile buluşmadan bir hafta önce; Louis Vuitton’un ilk siyahi kreatif direktörü Virgil Abloh’un 41 yaşında kansere yenik düşmesi sektörü sarstı. “Çok üzücü ve şok edici” diyor Rousteing ve her halinden perişan olduğu anlaşılıyor. Abloh ile Rousteing’in ortak noktası, günümüz modasında gelişimi ve değişimi müjdeleyen isimler olmaları. “İki kişiydik, şimdi bir tek ben kaldım… Bu şekilde algılanmamın sebebi genç olmam ve bir şeyleri farklı yapmam değil. Sebep, insanların içinde yaşadığımız dünyadan memnun olmaması” diyor ve ekliyor; “Bazıları dünyayı olduğu gibi göremiyor.”
1985’te Fransa’da doğan Rousteing hep dışlanmışlık hissiyle mücadele etmiş. Yaşamının ilk birkaç ayını yetimhanede geçiren tasarımcı, gözlükçü Lydiane Rousteing ve liman müdürü Bruno-Jean Rousteing tarafından evlat edinilmiş. Beyaz bir ailede, Bordeaux’un güneybatısındaki bir burjuva şehrinde mutlu bir çocukluk geçirmiş. Kendi anne babasıyla hiç tanışmamış.
Geçtiğimiz sene Netflix’te yayınlanan 2019 yapımı Wonder Boy belgeseli, Rousteing’in kimlik arayışı üzerine verdiği mücadeleye ışık tutuyor. Öz annesini arama yolculuğuna tanıklık eden film, kalp kırıcı keşiflerle sürüyor. Bir sahnede tasarımcı, annesinin henüz 14 yaşındayken hamile kaldığını öğreniyor. Annesinin el yazısını görüyor ve ergen bir çocuğun yazmış olduğu bu mektup, onun kafasındaki anne figürüyle bağdaşmıyor. Babasının çok daha yaşlı bir adam olduğunu öğrenmesi, karşılıklı rızaya dayalı bir ilişki olmadığını ortaya çıkarıyor ve Rousteing, kamera önünde hıçkırıklara boğuluyor. Filmin sonunda tasarımcı, araştırmayı ilerletmeme kararı alıyor. “Durmaya karar verdik çünkü ileride bulacaklarımız, annem ve benim aramda kalması gereken şeyler olacaktı” diyor ve ekliyor; “Eğer annem bana ulaşmak isteseydi, bunu şu ana dek çoktan başarmıştı.”
Milyonlarca takipçisine ve omuz omuza çalıştığı geniş kreatif ekibe rağmen Rousteing filmde sürekli çalışan, yalnız bir figür olarak yansıtılıyor. “Filmde izlediğim bu adamın çok yalnız olduğunu düşündüm” diyor tasarımcı ve ekliyor, “Ve kendime sordum; ‘Yalnız mısın?’ Cevabım, ‘Evet, yalnızım’ oldu.”
Bu arada tasarımcıyla uzun süredir çalışan stilist Charlotte Stockdale, “Olivier işkolik olmasıyla ünlüdür ve birlikte çalışması keyifli biridir. Bu denli çalışkan birinin espri anlayışını kaybetmemesi ise ender rastlanan bir şeydir. Ne olursa olsun sinirlenmez” diyor.
Aslında Rousteing’in savunmasız görünmeye istekli olduğu söylenebilir. Çünkü doğal cazibenin yanı sıra iletmek istediği insani özelliklerden biri de bu. “Bir belgesel çekeceksem, konu tamamen gösterişten ya da tasarladığım ışıltılı elbiselerden ibaret olsun istemedim” diyor. İnsanlara umut ve cesaret vermek istediğinden bahsediyor; “Bizim neslimiz acı çekiyor çünkü dünya sergilediğiniz performans üzerine dönüyor. Fakat belgesel, işinde başarılı olan bir adamın yalnızlığını ortaya koyarak seyirciye, ‘Her zaman gördüklerinize inanmayın’ mesajını veriyor.”
Ve samimiyeti karamsarlıkla karıştırmamak gerekiyor. Oldukça zor geçen bir senenin ardından Rousteing, “güneşli” bir Instagram paylaşımında şu sözlere yer veriyor: “Hayatın keyfini her dakika çıkarın, mümkün olduğunca sevgi yayın, hayatınızı tutkuyla yaşayın ve etrafınızı böyle insanlarla çevreleyin.” Onun yerinde olup da böylesine optimist olmak zor. “Geçtiğimiz on yılda tüm bu tartışmalar, olaylar yaşanmasaydı, bugün kazanmış olmayacaktım.”