
Nilperi Şahinkaya: Küllerinden Doğuyor
Oldukça yoğun bir temponun ardında neler yaşadığını, hissettiğini merak ediyoruz. Kendine ayırdığı zamanda düşüncelerini, ilişkilerini, seçimlerini nasıl şekillendiri- yor dersiniz? “Erşan Kuneri” dizisi ve “Gelin Takımı” filmiyle eş zamanlı olarak yeteneğinin farklı köşelerine ulaşan Nilperi Şahinkaya, iç dünyasında da yeni bir keşfin içinde.
Mesafeyi açtığın, birçok zorlu virajı geride bıraktığın noktadasın. Aralarda soluklansan da şu anda kendinden emin, güvenilir bir şekilde ilerliyorsun. İç dünyanda neler hissediyorsun, nasıl tanımlarsın bulunduğun süreci?
Bu yıl benim için taşların yerinden oynadığı bir yıl oldu. Tutunduğum her şey hakkında sınav verdim, bu da beni çok zorladı. Tam bir değişim ve dönüşüm yılıydı diyebilirim. Tünelin sonunda ışığın olduğunu hatırlamaya, hayata güvenmem gerektiğini öğrenmeye zorlandım. Sağlık, aile, iş ve aşk alanlarında yani her alanda bunun sınavını verdim. Şu anda hangi noktada olduğumu sorarsanız; kendinden emin konuşmaları sevmem ama en azından yeniden nefes aldığımı söyleyebilirim. Bir dönüşüm içindeyim. Nereye evrileceğimi ben de merak ediyorum.
Diplomat bir baba, başarılı bir eğitim, birçok yabancı dil… Hakkında bildiğimiz bilgileri bir kenara koyduğumuzda, çocukluk yıllarındaki Nilperi’yi merak ediyoruz. Nelerden hoşlanırdın, neleri sevmezdin; zihnindeki en belirgin çocukluk anlarını dinlemek isteriz.
Her şeyden önce odamda yalnız vakit geçirmeyi severdim. İçine dönük türden uyumlu, uslu bir çocktum. Annem en iyi arkadaşımdı. Giyinmeyi sslenmeyi severdim. Annemle çok eğlenirdik. Ben taklitler yapardım, dans ederdim o da beni videoya çekerdi. Ayrıca ailemle bulunduğumuz ülkelerde çok gezerdik. Arabaya atlar şehir şehir gezerdik. Şiir yazardım, Nintendo oynamayı çok severdim, at binerdim, bale yapardım, piyano çalardım, kayak kayardım.. Çok güzel kayak tatillerimiz oldu, özellikle İsviçre’de yaşarken çok sık giderdik. Annem ve babam iyi tenis oynar ama onu beceremedim bir türlü. Bir de ilkokulda buz patenine başladım, çok iyiydim. Antrenörüm beni yarışmaya hazırlamak istedi ama babam İsviçre’ye tayin olduğu için o yüzden hayaller suya düştü. 15 yaşımda Türkiye’ye temelli dönünce hepsini bıraktım maalesef. Dersler gezip tozmak daha önemli hale geldi.
Olumlu, olumsuz eleştirileri teraziye koyduğumuzda olumlu eleştirilerin
çoğunlukta olduğunu görüyoruz. Hatta övgülerin yanı sıra senden çok daha fazlası bekleniyor. O derece bir güven söz konusu. Sen bu konuda neler düşünüyorsun?
Bana güvenilmesi mutlu ediyor ama aslında yol alıp başarılı oldukça olumsuz yorumlar çoğalıyor. Başarı destekleniyor gibi görünse de öyle değil. Tüm bunları göze almak lazım. Önemli olan benim kendime güvenmem; bunu da gittikçe öğreniyorum. Yavaş ama emin adımlarla ilerlemeye gayret ediyorum.
Hızlı çıkışlar bana gerçek gelmiyor. Güzel işlerde güzel roller pek fazla bulunmuyor, seçici olmaya özen gösteriyorum. Bu da sabır gerektiriyor. İki iş arasında beklemek bazen uzun zaman aldığı için her oyuncu o zamanlarda umutsuzluğa kapılabiliyor. Bu işimizin belki de en zor kısmı. Ben bu kısmı epey iyi yönetmeye başladım ve her şey daha keyifli olmaya başladı.
Röportaj: Salih Devrim
Fotoğraf: Alper Deniz
Video: Umut Sakallıoğlu
Moda Editörü: İrem Derya Kaplan
Saç: İbrahim Junior
Makyaj: Canan Hızlı
Fotoğraf Asistanı: Hasan Doğanay, Talha Elmas, Emir Sekel
Moda Editörü Asistanları: Yasemin Kuloğlu, Berra Aydın, Miray Nur Atak, Afra Nur Örs, Faruk Şahade
*Röportajın devamı ALL Kasım sayısında!