
İç mimarların kendi evlerinde asla yapmadıkları 6 şey
Yeni bir eve taşınmak ya da mevcut yaşam alanınızı yenilemek heyecan verici olduğu kadar kafa karıştırıcı da olabilir. Hangi rengi seçeceğinizi bilememek, odanın fazla kalabalık görünüp görünmediğini düşünmek ya da ortamın sıcak ve davetkâr hissettirmemesi gibi sorular sıkça akla gelir.
İç mimar ve Lunn Interiors’ın kurucusu Scheherazade Lunn, “İyi dengelenmiş bir yaşam alanı yalnızca göze hitap etmez, aynı zamanda zihinsel olarak da rahatlatıcı bir etkisi vardır,” diyor. Temiz bir evin huzur vermesi gibi, iyi tasarlanmış bir ortam da benzer bir etki yaratır.
Peki profesyonel iç mimarlar evlerini dekore ederken nelerden özellikle kaçınıyor? Onlara göre bu küçük ama önemli farklar, sizi mutlu eden bir ev atmosferi yaratmada belirleyici olabiliyor.
Hata #1: Dekorasyondan Önce Boya Rengini Seçmek
İç Mimar Natasha Habermann, insanların sık yaptığı hatalardan birinin işe boya rengiyle başlamak olduğunu belirtiyor. Oysa bu adım en sona bırakılmalı. Çünkü piyasada binlerce farklı ton varken, mobilya ve aksesuarlar seçildikten sonra doğru rengi belirlemek çok daha kolay hale gelir.
Örneğin, açık mavi tonlarında bir oda hayal ediyorsanız, önce halı, perde, yatak örtüsü gibi detayları belirleyin. Sonrasında boya tonunu bu öğelerle uyumlu olacak şekilde seçin.
Ayrıca odanın hangi saatlerde kullanıldığını da göz önünde bulundurun. Sabah saatlerinde aktif kullanılan bir mutfak için canlı ve enerjik renkler; akşamları dinlenme alanı olan yatak odası için daha yumuşak ve sıcak tonlar tercih edilebilir.
Hata #2: Trendlere Aşırı Kapılmak
Lunn, geçici trendlerin cazibesine kapılmak yerine, zamansız ve uzun ömürlü parçaları tercih ettiğini söylüyor. Modası geçmeyecek, klasik mobilyalar bir odanın temelini oluşturmalı. Küçük dokunuşlarla —dekoratif yastıklar, lambalar, aksesuarlar gibi— trend öğeler eklenebilir.
Zamansız parçalar genellikle klasik tarzlara dayanırken, trend ürünler modern ve sıra dışı görünebilir. Ancak ikisini dengeleyerek hem estetik hem de zamana dayanıklı bir yaşam alanı yaratmak mümkün.
Hata #3: Odaları Eşyayla Tıka Basa Doldurmak
Bir odanın etkileyici görünmesi için çok fazla eşya koymak sanılanın aksine ortamı yorucu ve karışık hale getirebilir. Fazla mobilya ya da dekor, zihinsel olarak rahatsızlık yaratabilir.
Eğer odada rahatça hareket edemiyorsanız ya da gözünüze dağınık görünüyorsa, bu durum fazla eşya koyduğunuzun bir işareti olabilir. Ayrıca koyu renklerin yoğun kullanımı enerjinizi düşürebilir. Desen kullanımında da aşırıya kaçmamak önemli. Lunn, desen sayısını sınırlayıp sade tonlarla canlı detayları dengelemeyi öneriyor.
Hata #4: Sadece Görselliğe Odaklanmak
Bir mobilyayı seçerken yalnızca nasıl göründüğüne değil, ne işe yaradığına da dikkat etmelisiniz. İç mimar Margarita Bravo, örneğin bir kanepe alırken rahatlığı, sırt desteği ve ailenin tamamına uygunluğu gibi kriterleri göz önünde bulunduruyor.
Ayrıca kolay temizlenebilir ve uzun ömürlü olması da önemli. Görselliğin yanı sıra işlevselliği de hesaba katmak, uzun vadede hem estetik hem pratik bir sonuç getirir.
Hata #5: Aydınlatmayı Göz Ardı Etmek
Ev dekorasyonunda aydınlatma sadece ışık sağlamakla kalmaz; bir odanın atmosferini belirleyen ana unsurlardan biridir. İç dekoratör Raquel Renner, sıradan aydınlatmalar yerine farklı ve dikkat çekici armatürler kullanmayı tercih ediyor.
Bir mutfakta klasik lamba yerine sarkıt lamba kullanmak ya da bir komodinin üzerinde zarif bir ışık yerleştirmek, ortama karakter kazandırabilir.
Hata #6: Kalıplara ve “Nasıl Olması Gerektiğine” Takılmak
İç mimar Holly Hickey, ev dekorasyonunda yapılan en büyük hatalardan birinin başkalarının zevkine göre hareket etmek olduğunu belirtiyor. Sosyal medyada veya arkadaş çevresinde sık görülen tasarımlar, kişisel tercihlerin önüne geçmemeli.
“Ev, kendiniz olabildiğiniz, en rahat hissettiğiniz yerdir. Bu yüzden başkalarının değil, sizin zevkinizi yansıtmalı,” diyor. İçgüdülerinize güvenin ve kendi tarzınızı yaratmaktan çekinmeyin.