
Emin Günenç’le ALL özel röportaj! “Emin” adımlarla
Röportaj Salih Devrim
Set saati yaklaştıkça nasıl biri ile karşılaşacağımıza daha fazla odaklanıyoruz. Hem oyunculuğunu hem de Survivor yarışmasındaki güçlü duruşunu hatırladıkça, merakımız giderek artmaya devam ediyor. Ve işte şimdi karşımızda! Samimi bir “merhaba” ile başlıyoruz sohbete. O konuştukça aslında güçlü ve mesafeli duruşunun ardında sempatik bir kişiliğin olduğunu fark ediyoruz. Ailesi ile olan bağları, mesleğine yaklaşım şekli, attığı düşünülmüş adımlar… Onu bugünkü o yapan ne çok değer var! Sohbet ettikçe, daha derin köşelerini keşfediyoruz. Sizi de umutla geleceğe göz kırpan Emin Günenç’in bilinmeyen yönlerini keşfe çağırıyoruz.
Geçmişte kurduğumuz hayaller kimi zaman bugünümüzün temelini inşa ediyor. Sen bu günlerin hayalini önceden kurmuş muydun, bugünlere ulaşmak için geçmişte bir hikaye yaratmış mıydın?
Aslında ben daha çok oyuncu olma kararını aldıktan sonra kafamda bir hikaye çizdim. İlk adımım spora başlamak oldu; çünkü çok zayıftım. Sonrasında eğitimime odaklandım, çeşitli okullarda oyunculuk eğitimleri aldım. En son “Kırmızı Oda” dizisinde oynadım. Şimdi ise her şey istediğim gibi ilerlemeye devam ediyor.
Karakterimiz kadar ailemizin bizleri nasıl yetiştirdiği de önemli. Nasıl bir çocukluk yaşadın?
Ailem ile bağım çok kuvvetliydi, hala öyle… Bunda belki tek erkek çocuk olmamın etkisi de olabilir. Çocukken anneme çok bağlıydım ve her dediğini dinlerdim. Mutlu bir çocukluk geçirdim ve çocukluğuma dair çoğu anımı hatırlıyorum diyebilirim. Mesela üç tekerlekli, pedallı motorum vardı; onu çok severdim. Bir gün ablam ona bindi ve ağır olduğu için motor birden kırıldı. Motorun kırıldığını görünce çok ağlamıştım. Ama diğer gün babam bana sürpriz yapıp yeni bir bisiklet almıştı, görünce çok mutlu olmuştum. Hiç unutmayacağım anılarımdan biridir bu.
Sektörde kalıcı olabilmek için atacağı adımları planlayanlardan mı, yoksa akışına bırakarak yaşayanlardan mısın?
5-6 yaşlarında satranç öğrendim. Dolayısıyla, hayatta her zaman yapacağım hamlenin bir adım sonrasını da düşünüyorum. Bu durum, oyunculuk için de aynı şekilde. Her zaman kendinizi geliştirmek ve fark yaratmak zorundasınız.
Oyunculuğun aslında bir yolculuk olduğunu düşünürsek, bu yolculukta inancını ve azmini korumak için neler yapıyorsun?
İlk olarak her zaman sabrettim. Bazen sizin elinizde olmayan sebepler dolayısıyla işler bitebiliyor. Bu, her oyuncu için geçerli. Önemli olan doğru zamanı beklemek.
Makine ressamlığı bölümü mezunusun. Bu bölümden oyunculuğa uzanan maceranın özetini anlatabilir misin?
Evet, Marmara Üniversitesi Makine Ressamlığı Bölümü mezunuyum. Bunun değişik bir hikayesi var. Normalde konservatuvar okumak istiyordum ama ailem çok sıcak bakmamıştı o dönem. Çok isteyerek bu bölümü okudum diyemem. Üniversite bittiği gibi oyunculuk eğitimime başladım.
Seni Survivor yarışması ile tanımaya başladık. Issız bir adada kalmak neler hissettirdi, kendinle baş başa kaldığında iç sesin neler fısıldadı, bu macera seni nasıl besledi?
Öncelikle aslında ne kadar zengin bir dünyada yaşadığımı hissettirdi bana. Normal yaşantımdaki hiçbir şey yoktu orada. Özellikle yemek. Türkiye’ye döndükten sonra uzun bir süre görmeyen, sonra gözlerini yeniden açan biri gibi hissettim. Her şeyin kıymetini daha fazla anladım.
Pandemide çoğumuz kendimizi survivor ruh halinde hissettik. Sen bu dönemden kendine nasıl dersler çıkardın?
Bu soru ile ilgili şunu söyleyebilirim, bir senelik karantina kesinlikle bir aylık Survivor’a bile eşit olamaz. Nedenini açıklamam gerekirse; çünkü orada şartlar çok ağır. İçimize 3-4 kat kıyafet giyerdik. Geceleri yatarken ayağımıza çift çorap giyerdik, ona rağmen çok üşürdük. Ama üşüsek bile yattığımız yerden kalkmazdık. Çünkü kalksak, yapacak hiçbir şey yok! Ateş sönmüş, ışık yok, göz gözü görmüyor, zifiri karanlık bir ormanın içinde garip garip sesler geliyor. Gözünü kapatıp üşüyerek uyumak o an için en iyi tercihti. Pandemi sürecinde evde konforlu bir şekilde olduğumuz için Survivor ile bir tutmak çok doğru değil. Ama genel olarak pandemi sürecinde şunun farkına vardım. Dünya sürekli değişiyor ve gelişiyor, bazen işler sizin istediğiniz gibi gitmiyor. O yüzden her türlü duruma ve olaya karşı önceden tedbirli olmak lazım. Bunun için de tasarruf yapılması şart. Çünkü pandemi sürecinde maddi olarak çok kişi zor durumda kaldı, çok kişinin işi battı. Bu çok üzücü bir olay, o yüzden tasarrufu hayatıma soktum, bir şeye para harcarken iki defa düşünüyorum artık.
Oyunculukta yetenek ilk sırada geliyor; ancak özellikle bazı roller için fiziksel özellikler de tamamlayıcı oluyor. Sen de düzgün fiziğinin avantajlarını yaşıyor musun? Oyunculuk deneyiminde bu durumun sana katkı sağladığını düşünüyor musun?
Bence herkesin spor yapması lazım, özellikle televizyonda ön plana çıkan insanların. Bir oyuncunun olmazsa olmazlarından biri, yüzüne ve fiziğine iyi bakmasıdır. Spor yaptığım için hem kendimi zinde hissediyorum hem de izleyenler tarafından beğenilmek beni
motive ediyor.
Artık sosyal medya hesaplarımız dijital kimliklerimiz haline dönüştü. Sen sosyal medyada kendini nasıl yansıtmayı tercih ediyorsun? Orada gördüğümüz sen, ne kadar sen?
Sosyal medyayla aram çok iyi. Kendimi tamamen olduğum gibi yansıttığımı düşünüyorum. Bir şey yaparken bunu koysam mı, koymasam mı diye düşünmüyorum. İçimden nasıl geliyorsa öyle davranıyorum.
Dijital dünya ilişkilerin daha kolay tüketilebilir bir hale gelmesine neden oldu. Peki, sen ilişkilerini nasıl yaşıyorsun, ilişkilerinde nasıl bir tavra sahipsin?
Hayatıma birini zor alırım. Hayatımda olacak kişiye karşı duygusal anlamda çok büyük hisler besliyor olmam lazım. İlişkimi dijital dünyada yaşamayı değil, özelde tutmayı seven biriyim. Nazara inanırım ve gösterişli yaşamam.
Günümüzde baba olmak isteyenler kadar dünyanın gidişatına bakıp olmak istemeyenler de çoğunlukta. Sen ilerleyen dönemlerde baba olma duygusunu deneyimlemek ister misin?
Kesinlikle deneyimlemek isterim. İnşallah o günleri de yaşarım. Çünkü insanın başına gelebilecek en güzel şey bence, kendinden bir parça olan çocuk.
Duruşun kadar stilinle de seni takip edenlere ilham veriyorsun. Peki, kombinlerini oluştururken en çok hangi noktalara özen gösteriyorsun?
Giyinmeyi ve alışveriş yapmayı çok seviyorum. Üstüme giydiğim ürünün en çok kalıbına dikkat ederim, üstümde nasıl duruyor diye bakarım. Genellikle çok renkli değil, siyah ve beyaz giyinmeyi tercih ederim.
Tekrar hayata geleceğini biliyor olsaydın, bu yaşamından edindiğin deneyimlerle kendine nasıl bir mesaj bırakırdın?
Hem çocukluğumu hem gençliğimi çok güzel bir şekilde, doya doya geçirdim. Şu an 27 yaşındayım ve hala spontane yaşadığım olaylardan inanılmaz zevk alıyorum. Her zaman hedeflerim vardı ama hiçbir zaman bir plana bağlı kalarak yaşamadım. O yüzden kendime bırakacağım mesaj şu olurdu: Hayatta her zaman içinden geleni yap, kalbinin sesini dinle. Mantıktan ziyade duygularınla hareket et. Anı yaşa. Seni seven ve dürüstlüğüne güvendiğin insanları etrafından ayırma.