
Kültürlerarası beden dili: Konuşan kültürler!
Herkese merhabalar. Çok keyifli bir konuyu paylaşacağım bugün sizlerle. Aslında yabancı olmadığımız, neredeyse her mecrada, bulunduğumuz ortamlarda, maruz kaldığımız kitle iletişim araçlarında, sosyal medyada hep karşımıza çıkıyor bu konu. Acaba nedir bu nedir? Diyen sesleriniz kulağımda çınlıyor. Sakin olun açıklıyorum. “Beden Dili” tabi ki. Günümüzün globalleşmiş dünyası, jet hızıyla ilerleyen teknoloji ve gelişmiş kitle iletişim araçlarıyla el ele verince neredeyse her yerde karşılaşıyoruz bu terimle. Peki siz kültürlerarası bir beden dilinin varlığından haberdar mısınız? Yanlış duymuyorsunuz güzel insanlar, beden dili o kadar geniş kapsamlı bir konu ki; inanın her yerde ve samimiyetle söylüyorum bir iletişim uzmanı olarak, ben bile yetişmekte zorlanıyorum dahil olduğu alanlara…. Ama yapacak bir şey yok, öğrenilmesi kaçınılmaz olan bu kavramı her yönüyle bilmek durumundayız ve bunun için bir profesyonel ya da iletişim uzmanı olmak durumunda da değilsiniz.
Konfor alanı
Hatırlarsanız, bir önceki yazımızda turizmin de bir iletişim dili olduğunu konuşmuştuk “Kent Estetiği” konu başlığı altında. Seyahat etmenin önemine, gereklerine, insan psikolojisine olan inanılmaz etkisine ve globalleşmenin de etkisiyle artan kültür sirkülasyonu kapsamında, seyahat etme amaçlarında bazı önemli değişikliklerin yaşandığına değinmiş, bu kapsamda yeni bir seyahat amacı olarak karşımıza çıkan “kent estetiği” kavramını keyifle tartışmıştık. İşte bugün yine seyahat etmenin, sevdiğimiz ülkelere ve kültürlere yaptığımız keyifli yolculukların konfor alanından uzaklaşmadan, hepimizi çok yakından ilgilendiren bir konuyu konuşacağız. İnsan ruhunu yolculuk etmek kadar besleyen başka bir şey var mı? En sevdiğiniz, size kendinizi konforlu hissettiren yolculuk hangisi? Yazın bana.
Sanal yolculuk zamanı
Öyleyse hadi şimdi aktaracağım güzel ve önemli bilgileri, en sevdiğimiz ülkelere sanal bir yolculuk yaparak ele alalım. Gözlerimizi kapatalım, beynimize sinyal gönderelim ve başlıyoruz! Öncelikle sizden istediğim ilk şey, gitmeyi çok istediğiniz ya da gitmekten keyif aldığınız ülke veya ülkeleri gözlerinizin önüne getirin, şu an oradasınız ve en sevdiğiniz ortamdasınız. İçinizde stres kavramından eser yok. Çok mutlu bir ruh hali içindesiniz. Seyahatiniz boyunca ya kendinizle baş başasınız ya da sevdiğiniz biriyle yan yanasınız. Hazırsak başlıyoruz!
Nedir bu beden dili?
Şöyle kısa bir beden dili tanımı yaparak konuşmamıza başlayalım istiyorum. Beden dili; duygu, düşünce ve konuşmalarımızı, jest, mimik, mikro mimik ifadeleri kullanarak tamamladığımız, sessiz ama çok güçlü etki uyandıran etkin iletişim kurma sanatıdır. Beden dili çok kapsamlı bir konuşma sanatı olduğu gibi toplumdan topluma da ciddi farklılıklar gösterir. İşte bizler bugün tam olarak bilmemiz gereken bu farklılıkları genel bir bakış açısıyla, çok derine girmeden konuşacağız. Ama yazımızın sonuna doğru beden dili hakkında bazı BONUS bilgiler paylaşabilirim. Takipte kalmaya devam….
Anlamlar güçlüdür, aman dikkat!
Dünyanın neresine gidersek gidelim, hangi kültürün içine dahil olursak olalım, genel hatlarıyla kızgın ya da keyifli bir insanı anlamayı başarabiliriz. Mesela şu an hepimiz sevdiğimiz bir ülkede sanal gezintideyiz, yolda yürüyoruz ve karşımıza biri çıkıverdi. Karşılaştığımız kişinin kızgın ya da mutlu olduğunu aşağı yukarı tanımlayabiliriz ancak bu durumun tanımlaması bulunduğumuz kültüre bağlı olarak ciddi anlamda değişir. Zaten bu değişim, kültürlerin sözünü ettiğimiz duygu durumlarını kendilerine göre yorumlamalarından doğar. Örneğin, başımızı yukarı ve aşağı doğru salladığımızda “Evet” anlamı taşıyan bir onay vermiş oluruz. Bu durum hemen hemen dünyanın her yerinde aynı şekilde yorumlanır. Başımızı sağa ve sola ya da geriye doğru salladığımızda ise “Hayır” anlamı taşıyan bir reddediş sunmuş oluruz. Bu durum ise sadece “Türkiye, Suriye, Yunanistan ve İtalya’nın Sicilya bölgesinde geçerli olan bir oluşumdur. Bu sebeple yurt dışına gittiğinizde eğer bahsettiğimiz ülkelerde bulunmayacaksanız, “hayır” derken iki kere düşünmelisiniz. Çünkü, amacınız kısa ve masum bir hayır demekken başka anlamlara gelmesin….
Zafer bizim!
Yine başka bir örnekle devam edelim. İşaret parmağımız ile orta parmağımızı “çatal” şeklinde gösterdiğimiz zaman genellikle “zafer” anlamına geldiği için bunu rahatlıkla yapar, hatta sosyal medya hesaplarımıza bu şekilde resimler yükleriz. Bazen tuttuğumuz takım başarılı olduysa ya da kendi adımıza olumlu bir kazanç elde ettiysek mutluluktan bu işareti yaparız. Zaman zaman bu zafer işaretini sadece iki parmağımızı çatal şeklinde açarak değil yalnızca “baş parmağımızı yukarı kaldırarak” da gerçekleştiririz. Dünyanın neredeyse birçok ülkesinde de “zafer” algısının dışa vurumu bu iki şekilde gerçekleştirilir. Ancak küçük bir farkla! Eğer, bu işareti yapmayı planladığınız sıralarda İran veya Nijerya ülkelerindeyseniz ya da yanınızda bu iki ülkeye mensup kişiler varsa Aman Dikkat! Neden mi? Çünkü sizin masum duygularınızla haykırdığınız zafer çığlıklarınız, bu iki ülkede ne yazık ki “küfür” ya da “hakaret” olarak algılanmakta. O sebeple hareket etmeden önce temkinli olmakta fayda var.
“Lie To Me” haklı çıktı!
Şimdi şöyle düşünebilirsiniz! Yahu, dünya genelinde hiç mi ortak bir anlam taşıyan beden dili oluşumları yok? Hakkınız var. İnsan bunu düşünmekten kendini alıkoyamıyor gerçekten özellikle mesleği gereği seyahat etmek zorunda olan kişiler bunu sıkça söyleyebilir. Merak etmeyin ve sakin olun. Elbette var ama kısıtlı bir şekilde. Şöyle ki, beden dili denildiğinde akla gelen ilk ve en önemli isim olan Paul EKMAN, “evrensel bir beden dili var mı ya da olabilir mi?” sorusunu şu sözlerle cevaplıyor: “örneğin, ekşi bir yüz her yerde hep aynı hikâyeyi anlatır”. Tüm dünyada kabul gören ve yüzümüzle ifade ettiğimiz 6 duygu durumu vardır: Mutluluk, üzüntü, şaşkınlık, korku, öfke ve tiksinti. Zaten yazının başlarında buna ufak bir girizgâh yapmıştık. Yani hangi ülkede olursanız olun hangi kültüre maruz kalırsanız kalın, bu altı adet jest ifadesi değişmiyor. Küçük bir bilgi de paylaşmak isterim sizlerle, beden dili hakkında çok fazla şey öğrenmek istiyorsanız bu konu ilginizi çekiyorsa mutlaka “Lie To Me” dizisini seyretmenizi öneririm. Beden dili konusunda muhteşem bir uzmanlığa sahip bir polisin suçluları sorgularken nasıl profesyonel, etkili ve nokta atışı seviyesinde başarılı olduğunu görmüş olacaksınız.
Bonus zamanı!
Sohbetimizi konuşmamızın başında söz verdiğim bir BONUS bilgiyle sonlandırıyorum. Beden dili kapsamında en çok kullandığımız yer neresi diye sorsam cevabınız ne olur? Hafif titreyen, kendinden yarı emin bir tonlamayla “ellerimiz ve kollarımız” diyen seslerinizi duyar gibiyim. Sakın tedirgin olmayın ve tüm cesaretinizle bir kez daha ama bu sefer yüksek bir sesle cevaplayın bu soruyu. Çünkü verdiğiniz yanıt çok doğru. O kadar doğru ki; ellerimizin, kollarımızın hatta parmaklarımızın konuştuğu dilin akıcılığına, taşıdığı anlamların gücüne inanamazsınız. Öyle etkili ve anlaşılır bir dil konuşuyorlar ki leb demeden leblebiyi aktarıyorlar karşı tarafa. Aman dikkat! Yalnız bu sizleri endişelendirse de asla korkutmasın. Çünkü sizlerle hayatınızı kolaylaştıracak şahane bilgiler paylaşacağım şimdi.
Orkestra şefi eller!
Ellerimiz…. Ne kadar önemli değil mi hayati fonksiyonlarımızı yerine getirebilmek için. Onlar olmasa halimizi düşünemiyorum… İşte hayati fonksiyonlarımızı yerine getirmemize yardımcı olan canımız ellerimizin; bir de bülbül gibi şakıyan, bazen tatlı bazen acı konuşan bir dili olduğunu biliyor muydunuz? Şöyle ki, saniyelik hatta mili saliselik bir düşünce gücü dahi gerçekleştirsek, beynimizin düşündüğünü ellerimiz konuşuyor. Ellerimiz konuşurken onları izlediğimizde, aslında düşünce ve duygularımızı resmediyoruz. Bir orkestra şefini düşünelim. “BATON” isminin verildiği bir çubukla konuşur müzisyen arkadaşlarıyla müziğin ritmine yön verebilmek için. İşte ellerimiz de bir beton gibi, duygu ve düşüncelerimizin duygusal ritmini yansıtıyor.
Yukarı mı? Aşağı mı?
Örneğin, iki elin birlikte hareket etmesi anlatımı güçlendirir. Eller birbirinden uzaklaşıyorsa “kucaklama”, birbirine yaklaşıyorsa “savunma” hissi uyandırır. Kollarımızı iç içe bağladığımızda “iletişim alışverişine kapalı” olduğumuzu, ellerimizi yüzümüze yakın tuttuğumuzda ise “sıkılgan ya da ilgisiz bir ruh hali” içinde olduğumuzu ifade etmiş oluruz. Şunu hep hatırlayın, ellerimiz; aşağı doğru indikçe pasifleşir, yukarı doğru çıktıkça aktifleşir. Bu nedenledir ki, bir boks maçında kazanan sporcunun eli havaya kaldırılırken, kaybeden sporcunun eli aşağıya indirilir. Boks haricindeki diğer sporlarda da kazanan sporcular hemen ellerini havaya kaldırarak zafer ve mutluluklarını dile getirirler. Bu bir tesadüf değil.
Ben Melda Özen. Sizlerle kültürlerarası beden dili ve beden dilinin önemi hakkında sohbet etmek istedim. Evet seyahat etmek, yeni kültürler ve insanlar tanımak, yeni yerler görmek çok ama çok güzel bir şey. Ancak bunu yaparken bilmemiz gereken kendisi küçük ama etkisi çok büyük bir oluşum var “Beden Dili” kalıpları. İnsan maalesef sadece sözleriyle konuşan bir varlık değil, jest ve mimikleriyle de konuşan bir varlık. Üstelik beden dilimiz sözlerimizden daha etkili ve akılda kalıcı. Söz havada beden dili ayakta kalır! bunu hep hatırlayın lütfen. Bu harika konuyu sevdiniz mi? Hadi açın gözlerinizi sanal yolculuğumuzu şimdilik sonlandırdık. Devamı bir sonraki yazıda. O zamana kadar kendinize iyi bakın.
Sevgiler…