
Merhaba kendim! Tanıştığımıza memnun oldum!
Ne kadar enteresan hatta garip bir soru değil mi? Kendimizle tanışmak mı garip olan yoksa kendimizi tanımak mı? Bana kendini anlat deseler neler söylersiniz? Liste bu sorularla uzar gider…..
Haydi gelin hep birlikte kendimizi tanıma yolculuğuna çıkalım! İnsan psikolojisi oldukça hassas bir denge üzerine kurulu geçmişten günümüze…. Bu süreci yaşarken her zaman söz konusu hassasiyeti başkalarına göstermek gerektiğini öğrendik. Başkaları için yaşamaya çalışırken kendi varlığımızı unutur olduk ve sonunda beklenen an geldi. “Kendimize Yabancı Olduk”. Garip bir cümle olsa gerek kendimize yabancı olmak. İnsan kendisine nasıl yabancı olabilir ki? Böyle bir şey mümkün mü gerçekten? Üzücü bir “Evet” diyerek cevaplamak zorundayım bu soruyu.
PANDEMİ
Daha kendimizi tanımıyorken büyük harflerle Pandemi kavramı girdi hayatımıza. Neyin nesiydi bu pandemi, ne cüretle hayatımızdaydı derken kendimizi varlığını anlamaya çalıştığımız bu kavram doğrultusunda evlere kapanmış, izole bir hayatın içinde buluverdik. Evet yavaş yavaş, adım adım kilit noktaya yaklaşıyoruz. Çünkü kilit noktamız pandemi. Evlerimize kapandık, izole hayatımız başladı ve her şey bir anda değişti. Bildiğimiz kurallar farklılaştı, ezberler bozuldu. Online bir hayata evlerimizden merhaba dedik. Eğitimlerimiz, işimiz, alışverişlerimiz, görüşmelerimiz, sosyal yaşantımız, vb. her şey bir anda online bir dönüşüme uğradı. Bu süreçte evlerimiz bizim için daha bir anlam kazanmaya başladı. Pandemi öncesi sabah ve akşam saatlerinde gördüğümüz evlerimizde pandemi ile birlikte günün her saati vakit geçirmeye başlar olduk. Evlerimizi yeniden tanımaya başladık. Nerede, nasıl bir çatı altında yaşıyor olduğumuzu anlamaya çalışır olduk. Yapmaktan keyif aldığımız ne varsa daha çok vakit ayırmaya, yapamadıklarımızı öğrenmeye, yapmaktan hoşlanmadıklarımızı yapmak zorunda kalmaya başlamak farklı deneyimler kazanmamıza sebep oldu. Artık hayatımız iki farklı bir zaman dilimine ayrıldı, P.Ö. (Pandemiden Önce) ve P.S. (Pandemiden Sonra).
P.Ö. (PANDEMİDEN ÖNCE) VE P.S. (PANDEMİDEN SONRA)!
Peki değişen sadece koşullar mıydı bu süreçte. Elbette hayır! Anlam veremediğimiz bir virüsün varlığı bize bizi hatırlatmaya da başladı izole online dünyamızda. Her şeyi sanal düzenekten hallederken tek bir şeyi kendi becerilerimizle halletmek zorunda kaldığımızı fark ettik. Kendimiz olmak, varlığımızı hatırlamak, kendimizi yeniden tanımak, kendimizle bir yolculuğa çıkmak…… Eski düzende kendimize yabancılaşmışken değişen yeni düzende kim olduğumuzu sorgular olduk. Ama bu tabiî ki iyi bir şey. İnsan sosyal bir varlıktır ve sosyal olmak için başkalarına ihtiyacı vardır düşünce kalıbını değiştirmek zorunda kalmakla birlikte kendimizden oluşan yeni dünyamızda kendimizle sosyalleşmeye başladık. Sosyalliğin ilk kuralı başkalarıyla iletişim kurmak değildir bilinenin aksine ilk olarak kendimizle iletişim kurmaktır. İçsel iletişim olarak adlandırdığımız bu kavram, kişinin kendisinin farkında olması, kendisiyle diyalektik oluşturması, kendisiyle vakit geçirmesi, kendisiyle sürekli ve düzenli olarak hatta kalması anlamına gelmektedir.
İÇSEL İLETİŞİM Mİ? O DA NE?
Yazının başında insan psikolojisinin oldukça hassas bir denge üzerine kurulu olduğundan bahsetmiştik. Şöyle ki, Atom nasıl tüm maddelerin yapıtaşı olarak adlandırılıyorsa işte insan psikolojisinin en küçük yapı taşını da ben olmak yani içsel iletişimimiz oluşturuyor. Hassas olan psikolojik dengemizi sağlam tutabilmek için önce kendimizle içsel iletişim kurabilmeyi ve “Ben” olmanın gerçekte ne anlama geldiğini öğrenmek zorundayız. Önce “BEN” diyebilmek sanılanın aksine saygıdeğer egomuza dem vurmak demek değildir, önce BEN demek kendimize verdiğimiz değerin farkında olduğumuza dem vurmak demektir.
Her güne kendinizi ne kadar çok sevdiğinizi söyleyerek başlayın ve her günü kendinize teşekkür ederek kapatın. İçsel iletişim hattınız her daim çevrimiçi olsun malum online bir çağda yaşıyoruz artık. Olur da kendinizle hat kesintisi yaşarsanız, zihninizde” NO SIGNAL” uyarısı belirmeye başlarsa hemen acil durum sinyalini devreye sokun. Ne mi bu acil durum sinyali? Eskiden seyrettiğimiz çizgi filmlerde hep bir şeylerden güç alınır, hep başka varlıkların gücüne dem vurulurdu hatırlar mısınız? İşte burada siz kendinize dem vuracak, sahip olduğunuz gücü kendinize hatırlatacak “Kendi varlığımın gücü adına! Ben varım ve güçlüyüm” sihirli sözcüklerini kendiniz için tekrarlayacaksınız tıpkı filmlerde gördüğümüz güçlü ve yenilmez koruyucular gibi. Sonuçta günün sonunda kendi ruhsal dengemizi korumaya çalışıyoruz değil mi? Böylelikle içsel iletişiminiz hep zinde kalacak ve siz kendinizle kurduğunuz güçlü bağa tutunmayı asla bırakmıyor olacaksınız.
Ben Melda Özen. Sizlerle yaşadığımız dönemde unutulan ama önemi tartışılamayacak kadar büyük olan İçsel İletişim kavramını yer yer eğlenceli bir bakış açısıyla paylaşmaya çalıştım. Dilerim okudukça sizler de keyif alırsınız. Değerli yorum ve düşüncelerinizi bekliyor olacağım. Sevgiler:)